İnsanlar binlerce yıl öncesinden beri bir düşünceyi ifade edebilmek için türlü yollar denemişlerdir. Farklı bölgelerinde farklı diller konuşulan bugünkü dünya üzerindeki iletişimde, harflere dayalı alfabe ile konuşmak ve yazmak yetersiz olduğundan ortak algının kavrayışına sunabilmek için belirli kalıp ve sistem içinde pek çok ifade biçimi gelişmiştir.
İnsan toplulukları işaretleri, resimleri, sembolleri, aralarındaki iletişimi sağlamak için kullanmışlardır. Gitgide gelişen çeşitli yöntemlere rağmen sembollerin anlattıkları bir başka derinlik, gizem ve çoğulluk taşır. Bazen uzun cümlelerin anlatamadığını küçük bir sembol ile anlatabilmek mümkündür.
Bütün dünyanın tanıdığı Ying ve Yang sembolü örneğinde olduğu gibi…
Semboller, daha çok duyularla ifade edilemeyen bir soyutluğu anlatmaya çalışan somut nesne ve işaretlerdir. Sembol, antik Yunan kültüründe, kilden yapılmış iki ayrı parça halinde kırılmış bir kabın antlaşmış iki kişi arasında pay edilen kırık parçalarını ifade etmekteydi. Antlaşmanın geçerli kılınması için, iki kırık parçanın birbirine mükemmelen oturması gerekiyordu. Mecazi anlamda sembole, aynı anlamın iki ayrı temsilini birbiriyle irtibatlandıran bütün de denebilir. Sembol kavramı, içerdiği gizli anlama bağlı olan işitsel ya da görsel öğeye indirgenmiş bulunmaktadır. Sembol, böylece, beş duyu ile algılanan görünür gerçeklikten yola çıkılarak, görünmez gerçeklerin keşfini sağlar. Sembolün simgelediklerinin birliği birbiri içinde erime veya karışım tarzında değil, üst üste eklenme tarzındadır. Görünür unsur ile görünmeyen unsur bir bütün oluştururlar ve biri olmadan diğeri anlaşılamaz.
Sembol sözcüğünün, eski Mısır dilinden Grek diline geçmiş olduğu ve eski Yunanca’daki “bir araya getirmek, birleştirmek, bütün haline getirmek, takas yapmak, birbiriyle karşılaştırmak, açıklamak” anlamlarına gelen sumbalein (symballein) fiilinden türetilmiş, syn ve ballein sözcüklerinden oluşan sumbolon sözcüğünden ürediği söylenir.
Bir sembol iki öğe arasında bir bağ kurar. Sembol, sembolik sistemin ve simgelenenlerin benzeşim unsurlarına sahip olabildikleri zihinsel temsil yoluyla “işaret eden” rolünü oynar, Güneş-Ay ikilisinin erkek-kadın, ışık-karanlık, doğru-yalan, hakiki olan-sahte olan ikilisini temsil etmesi örneğinde olduğu gibi.
Semboller geniş kullanım alanını içerir ve çeşitli gruplar halinde ayrılabilirler. Biçimsel, sayısal, dini, sanatsal, siyasi, ezoterik, bilimsel, askeri semboller gibi daha bir çok isim altında ayrılarak incelenebilirler. Sembolleri logo ve amblem ile karıştırmamak gerekir. Logo ve amblemler evrensel bilgileri değil bireysel amaçları göstermektedir.
Semboller ezoterizmin (içrekçilik) epey çokça kullandığı iletişim biçimidir. Ezoterizmde evrensel dil olan sembolizm ile gerçekler; gizleyerek açıklanır, açıklayarak gizlenir. Bazı insanlara bir gerçeği açıkça, bir kalıba sokmadan anlatabilirsiniz. Bazı kişilere ise bunu bir benzetme yoluyla anlatmanız gerekebilir. Çünkü o, henüz o gerçekle açık bir şekilde karşı karşıya gelebilecek durumda olmayabilir. Algılayamama ya da kabul edememe gibi bir durumla karşılaştığınız o anda, onu bir şeye benzeterek, mecazi bir tarzda izah etmek zorunda kalırsınız. Benzetme unsurunuz, herhangi bir nesne ya da bir geometrik şekil de olabilir. İşte o anda bazı olayları sembolik hale getirmiş olursunuz. Semboller basit veya karmaşık şekillerden meydana gelebilir. Bunlar, sayı, harf, geometrik bir şekil, doğadaki bir canlı, eşya veya bunların birleşimlerinden oluşabilir. Sembollerin hepsinin üzerinde bir düşünce gücü yüklüdür ve kesinlikle raslantısal özellikler taşımazlar. Semboller çeşitli seviyelerden anlaşılabilecek farklı anlayışları da bünyesinde barındırmaktadır.
Semboller bazen içimizde hissettiğimiz fakat ifade edemediğimiz gerçekleri somutlaştırmada mucize anahtarlar gibi kilitli kapıları açabilir. Dış dünya ile aramızdaki bilimselliği aşan hakikatleri anlamamıza yardımcı olup ezoterizmin büyüsüne bizi bağlayabilirler.
Semboller ilgisiz olanlara hiçbir şey ifade etmeyebilir fakat ilgisi olanlara çok şey anlatabilirler. Yaşam boyunca edindiğiniz bir takım dağınık bilgileri, bir gün bir sembol ile karşılaştığınızda bir yapbozu sihirle birleştirir gibi bir araya getirip, ortaya çıkan tablonun güzelliğine şaşırıp kalabilirsiniz. Aslında ne sihirdir ne keramet, sadece o sembole yüklenen güce ve anlatıma erişip bir gerçeğe inisiye olmuşsunuzdur artık.
Bir gerçeğe ulaşmak için önce ilgili olup onu sorgulamanız gereklidir, durup dururken size gelen bir bilgi hiçbir şey ifade etmez. Ancak sorgularınız sonucu bazı şeylere cevap ararken karşınıza çıkan bir sembol, sizdeki bilgilerle direk bağlantı kurar ve o basit gibi görünen sembolün nasıl bir derinlik ve anlam çokluğu içerdiğini kavrarsınız. Sembolleri çözmede bilgi ve akıl, göz ardı edilemeyecek etkenlerse de, asıl etken “sezme”dir.
“Sezme”de sezginin rolü varsa da “sezme”sezgi değildir. Her sembol bir bütünün, büyük bir işaretin bir parçasını içerir. Her ne kadar bir sembolde görünenden yola çıkılıyorsa da, her sembol, görüneni değil, görünmeyen bir hakikati içerir.
Sembollere ilgi duyanların bilgilerini arttırmaları, ortaya çıkan o tabloların ayrıntılarındaki zenginlik için gereklidir. Çünkü yaşamın içinde bazen öyle ilginç olaylar, rüyalar, vizyonlar görülüyor ki, öyle olaylar yaşanıyor ki, bunların asıl nedenini anlamak için sembolleri ve bize iletilmek istenen mesajları anlamak gerekiyor. Sembol dilinden anlayanlar için yaşam farklı bir boyut, farklı bir tat kazanır. Çünkü herkesin göremediğini görebilir, yaşamın o an size vermek istediğini ve olayların arkasında yatan gerçeklerin neler olduğunu bulabilirsiniz. Geçmişin bize bıraktığı pek çok sembol içinde yapacağımız yolculukta kendimizi farklı bir boyutta algılayabiliriz bir anda…
Tarihte ‘Gamalı Haç’ olarak da bilinen Hitler’in uçları sağa kıvrık haçı rastgele seçilmiş bir sembol değildir. Bize Mu uygarlığı zamanından kalan uçları sola kıvrık haç mutluluğun, iyiliğin gücünü simgelerken, uçları sağa kıvrık haç ise mutsuzluğu ve kötülüğü simgelemektedir. Haç sembolü daha sonra Hıristiyanlar tarafından kullanılmış fakat dört gücü simgelediği unutulmuş ve yerine ikincil sembol olan İsa’nın çarmıha gerilmesini kutsanmak için kullanılmıştır. Görüldüğü gibi bu sembol asıl anlamının dışında kullanılmakta veya bizler onu bu şekilde öğrenmekteyiz. Bunun dışında birleşik semboller üzerinde oynamalar ile iyi veya kötü amaçlı etkilemeler yapmanın mümkün olduğunu başka bir sürü uygulamadan da biliyoruz.
Yukarıdaki şekilde "Tengri" damgasından türeyen simgeleri görüyoruz. Ortadaki artı işareti hem Hıristiyan dininde hem de Budist dininde kutsal sayılmıştır. Şeklin sağ üst köşesinde görülen şekil mutluluk ve refah işareti olarak bilinir. Eğer dönüş yönü tam tersine doğru olursa, Nazilerin gamalı haçı olur ki, mutsuzluk ve kıtlık getirir. Bu bakımdan dönüş yönünün saat ibrelerinin ters yönünde olması önemlidir.
Yaratılışın Sayısal Sembollerle İfade Edilmesi
Semboller söz konusu olduğunda en bilineni sayısal sembollerdir ve 0’dan başlayarak anlamlandırılan sayılar, yaratılışı ifade edebilmek sembolleştirilir.
0 Sıfır kesintisiz bir daire sembolü ile gösterilir ve yokluk ile sonsuzluk anlamını taşır. Pisagor'a göre daire (sıfır) en mükemmel şekil olup her şeyi içine alır ve her şey ondan yaratılmıştır. İslam dinine göre ise sınırsız ışık ve Kutsal Varlık anlamına gelir.
1 Monad olarak adlandırılır. Sembolü . ile gösterilir. Tekliği ifade eder, yani tek olan her şeyi. Bu nedenle tüm varlıkların bünyesinden çıktığı tanrıyı tanımlar. Mu sembollerinde incelerken (.) noktanın veya bir daire içindeki noktanın tanrıyı temsil ettiğini görürüz… Bunu aynı zamanda doğada gördüğümüz 'güneş' ile özdeşleştirmektedirler. Çünkü sistemimizde güneş de tek ve enerji veren, yaşamın devamını sağlayan güçtür. Bir sayısı aynı zamanda tanrının yeryüzündeki yansıması olan insanı da temsil eder. Bu bir bakıma tanrı ile insanın birleşmesini, yani makro ve mikro kozmosun tekliğini ifade eder.
2 Diyad olarak adlandırılır. Sembolü — ile gösterilir. Evrendeki dualiteyi gösterir, yani birbirinin zıttı veya tamamlayan herşeyi. Bunlar erkek ve dişi enerjiyi, aktif ve pasifi, bölünmez öz ile bölünebilir cevheri, iyilik ve kötülüğü, tanrının hem erkek, hen dişil yönünün olduğunu ve insanların bu nedenle iki cins olarak yaratıldığı ifade eder. İki sembolü ile ayrıca güneş ve ay'ı, kükürt ve civayı da anlatır. Kükürt erkektir ve akıldır, civa dişidir ve ruhtur. Eski Mısır'da Osiris ve İsis ile temsil edilir.
3 Sembolü : Triad olarak adlandırılır. Monad ile diyad'ın birleşmesinden oluşur. Yani erkek ile dişi enerjinin birleşiminden oluşan eser, çocuğu anlatır. Eski Mısır'da Osiris ve İsis'in çocukları olan Horus ile temsil edilir. Bunu akıldan çıkan, fikirle oluşan eser olarak da görebiliriz. Üç sayısı ve üçgen bu nedenle en çok kullanılan ve çok kutsal sayılan bir sembolizmadır. Yaratılışın temelinde birin üçe, üçün bire yansıması yatmaktadır. Birin sembolü olan nokta(Göz de aynı anlama gelmektedir) ve üçün sembolü olan üçgenin iç içe kullanıldığı birleşik sembolde de bu anlatılmaktadır. Üç sembolü ayrıca insanın oluşumundaki ateş, su ve toprak ile tanrının oluşumundaki ruh, can, bedeni anlatır. Ruh ateşten, can sudan ve beden topraktan üretilmiştir. Üçgen aynı zamanda evreni de temsil eder.
4 Sembolü : Tetrad olarak adlandırılır. Kainatı kaostan düzene geçiren dört temel gücün ifadesidir. Bunlar Ateş, Su, Toprak ve Havadır. Bunlara mahşerin dört atlısı da denilir. Kare yerine, Hristiyanlar için de kutsal sayılan haç veya + işareti de kullanılır. Dört sayısı genellikle dünya ve fiziksel gerçekle ilgili sayıdır ve düzeni tanımlar. Dünyanın ve fiziksel gerçeğin dört yönü, dört boyutu ve dört mevsimi vardır.
5 Sembolü : Açıklaması : Pentad olarak adlandırılır. İnsanın ve üzerinde yaşadığı dünyanın sembolüdür. Diyad ile triad'ın toplamı olan pentad dünyasal sevginin ve evliliğin sembolüdür. Ateş, su, toprak ve havanın toplamından oluşan dünyayı temsil eder. Yine bu dört elementin birleşiminden oluşan insanı da temsil eder (5. Element)
6 Sembolü : İç içe geçmiş ve iki farklı yöne bakan üçgenler de yine çok eski bir semboldür. Bu yıldıza adalet yıldızı denilir. Yıldız evrenin altı yönünü gösterir; kuzey, güney, doğu, batı, aşağı ve yukarı. Yukarı bakan üçgen tanrıya ulaşmayı, aşağı bakan üçgen ise yeniden doğuş yasası gereği geriye dönüşü anlatır. Bu uçlardan herbiri bir fazileti temsil eder.
7 Sembolü : Kutsal üçlü triad ile düzeni oluşturan tetrad'ın birleşmesinden oluşmuştur. Tekamül yasasının sembolüdür. Evrende pekçok şey yedi üzerine kurulmuştur. Sesin yedi ana notası, ışığın yedi ana rengi, insandaki yedi ana çakra gibi.
8 Sembolü : Oktad olarak adlandırılır. İç içe geçmiş iki kareden oluşan, sekiz kenarlı bir yıldızdır. Özellikle Türk işleme sanatlarında çok karşılaştığımız bu sembol adaleti temsil eder. Bu sayı dördün iki katı veya üstün halidir. Fiziksel dünyanın dengelenmesini temsil eder.
9 Sembolü : 9 Dokuz tamamlama ve hikmeti temsil eder. Dokuz üçün karesidir ve son tam sayı olarak bir devrenin tamamlandığını haber verir. Dünya kültürlerinde 9 sayısı hemen hemen hep aynı şekilde gösterilmiştir. Bazen bunu spiral bir girdaba benzer şekilde de ifade edildiğini görüyoruz. Yani bir akış ve bitişin simgesi adeta.
10 Sembolü : Tetraktis olarak adlandırılır. Dört bölümlü üçgenden oluşmuştur. İlk dört sayının toplamı olan on sayısı mükemmelliğin sembolüdür. Aynı zamanda kamil insanı, yani insanla tanrının bir olmasının sembolüdür. Sıfır ile bir sayısının yan yana gelmesiyle oluşan on sayısı hiçlikle, tekliğin ahengini ifade eder. Bu nedenle makro kozmosun da kutsal sayısıdır.
Sayılara verilen bu anlamlar ilginç bir sembolik hikâye ile öykülendirilebilir:
“Başlangıçta büyük bir hiçlik vardı. Bu hiçliğin içinde ise büyük bir potansiyel güç saklıydı. "O" vardı, "O" sıfırdı. Kendini görmek istedi ve her şey o ilk noktadan, o ilk zerreden fışkırmaya başladı. Artık her şey birdi. Yaşamı yaratmak için kendini tekrarlaması gerekti. Bir başka Bir'le birleşti. Dual evren yaratıldı. Yaşamın içindeki zıtlıklar ikinin içine gizlendi. Artık evren yaratılabilirdi. İki karşıt gücün birleşmesi yeni bir oluşum yarattı, bu üçüncü oluşum evrendi. Bir'in üç'e yansıması bu şekilde oldu. Evren yaratıldı ve üç ile sabitlendi, üçgen oldu. Evren içinde yaratmak için dört temel güce ihtiyaç vardı.
Su, hava, toprak ve ateş ile dörtgen oluşturuldu. Evren kaostan düzene dönmeye başladı. Mahşerin dört atlısı dünyaları oluşturdu. Bu dört elementi tamamlamak için, beşinci element insan, dört ile birin toplamı ile oluşturuldu. Dünya ve insan yaratılmış, adeta beş köşeli bir yıldız olmuştu. Yaratan, insana kendi özelliklerini emanet etti. Yukarı doğru tırmandığında O'na ulaşılacak, çalışmazsa tekâmül yasası gereği tekrar bedenlenecekti. Böylece ruhların tekâmül süreci başladı. İnsan ve tanrı iç içe geçmiş ayrılmaz iki üçgen olmuştu. Üç sayısının iki defa tekrarı ile altı oluşturuldu. İnsanın nasıl tekâmül edeceği ise yedi ile belirlendi. Tüm ahenk bunun üzerine kuruldu. Kutsal üçgen ve düzeni oluşturan dörtgen ile yedi oluşturuldu. Tekâmülü sınamak için adaletli bir değerlendirme yapılması gerekmekteydi. Fiziksel düzeni denetlemek için dört sayısının iki defa tekrarı ile sekiz oluşturuldu.
Değerlendirmenin sonu bir sürecin bitişiydi. Bu tamamlanma ve hikmete ulaşmaydı. Spiral yolun sonunda varılmak istenen son nokta vardı. Sekiz köşeli Adalet Yıldızı, Bir ile birleşerek dokuz oluşturuldu. Son noktaya gelinmişti. Birlik, hiçlikle buluştu, 1 ve 0 yan yana geldi. Ruhlar çıktıkları ana kaynağa dönmeye başladı.
İlk dört sayının, ilk dört anlatımın toplamı olan On ile mükemmel insan, kâmil insan olundu.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder