24 Ocak 2012 Salı

Büyü Nedir?


Çeşitli yollarla, usulleri kötüye kullanarak bir insanı yönetim altına almaya, ona istenilenleri yaptırmaya genel olarak büyü denir.

Büyü, kötü usullere başvurarak bir insanın iradesini elinden almak demektir.

Büyü ile insanı istemediği şeylere zorlamak, ona istemediği hareketleri yaptırmak mümkün olabiliyor.

Büyücülük, her şeyden önce, dine ve inanca kesin şekilde karşıt olan, batıl inançlara dayalı bir büyüsel işlem toplamıdır. Reçetelere, formüllere dayanan, bunlara değişik anlamlar yükleyen bir uygulamadır. 1584’te Anvers’te yayınlanan Gespar Peucer’in Falcılar (Les Devins) adlı kitapta büyücülük şu şekilde tanımlanır.

Büyüsel işlemler çoğunlukla olumlu (Ak Büyü) veya olumsuz (Kara Büyü, Kırmızı Büyü) bir enerji akışına dayalı olduğu söyleniyor. Bir enerji bedensel bir organa, psiko-somatik (ruhsal-bedensel) bir işleve yöneltilebilir. Tarihte birçok el yazması büyü kitabı hazırlanmıştır. En ünlülerden biri 15. Yüzyıla ait olduğu sanılan, önceki yüzyılda gizem ustası Mc Gregor Mathers tarafından ilk kez İngilizce ye çevrilen sihirbaz Ma Abra-Melin’in Kutsal Sihir Kitabıdır. (The Book of the Sacred Magic of Abra-Melin the Mage). Kitaba göre maddi dünya kötü ruhlar tarafından yaratılmıştır, ancak sihirbaz, koruyucu meleğinin yardımıyla ve büyüsel uygulamalara başvurarak, kötü güçlere karşı koyabilir hatta kötü ruhları yönetebilir.

Büyücülük, şeytanı tanımaya yarayan bir sanattır. Büyücü tarafından çağrılan şeytan ve yardımcıları kendilerini gösterirler veya kendilerini göstermeyip de talep edilen şeyi yerine getirirler.

Büyücülüğün silahı büyülemedir, etkileme ve telkindir. Kuramsal olarak etki ve duygu (sevgi, nefret) dozu güçlü olan bir enerjinin belirli nesneler, formüller kullanarak transferidir. Bu tür etkileşimde en çok kullanılan ve Vudu (voodoo) dahil olmak üzere, her çeşit büyüsel gelenekte mevcut olan mum veya kilden yapılan bir heykelciktir. Hedef olan kişiye yapılmak istenilen şey, büyüsel formüller kullanılarak heykelciğe (kukla, bebek) yapılır. Orta çağdan kalma bir başka yöntem, Şanlı El veya Tutuşan El yöntemiydi. Asılarak ölen birinin eli kesilir, kurutulur ve avucuna siyah bir mum yerleştirilirdi. Dönemin kaynaklarına göre bu eli kullanarak özellikle zehirlenme büyüleri yapılıyormuş.

Burada belirtmek gerekirki büyü, hangi dine ve inanca bağlı olursa olsun temeli vede etkileri aynıdır, her türlü büyü ülkemizde de yapılmaktadır.Dolayısıyla büyünün dini yoktur. İnsan büyük bir enerji yoğunluğuna sahiptir. Bu enerji yoğunluğu insanın bütün vücut ve beyin fonksiyonlarını düzenler;

Bu noktadan ele alırsak, büyü ;insanın enerji yoğunluğunu yok etmek ve ritmini bozmak için yapılan negatif bir enerjiyi çeşitli araçlarla (muska ve buna benzer bir yolla )insanın üzerine yollayarak, vücuttaki enerji akışının düzensiz olarak çalışmasına sebep olan bir araçtır.

Büyülerin, zamana, mekana ve de insana ait olmak üzere çok geniş boyutları vardır. Bir büyü yapılışına göre farklılıklar gösterebilir; insanın iş düzeni,aşk hayatı,sağlığı ,aklınıza gelen her türlü konuda büyü yapmak mümkündür.Büyülerin şekilleri ,yiyerek, içirilerek, bir yere asılarak, konularak gibi farklı türleriolabilir.Bir büyü yapıldığında etkisi bir mikrobun insan içinde çoğalması gibi zamana bağlıdır ;burada kişinin iradesi çok önemli bir rol alır.Büyüler halk arasında, papaz büyüsü, muska ile yapılan büyüler gibi bir çok adlar alır.

Tarihten de bir çok olayda büyü ve büyücülükle ilgili birçok örneklerin bulunduğu bir gerçektir. Unutulmaması gereken;

Her yapılan büyü etki gösterecek gibi bir durum söz konusu değildir.Şartların yerine getirilmemesinden dolayı etki olmayabilir.Yapan kişinin yada sizin istediğiniz yeterli bilgilerin verilmemesi etkinin azalmasına ve de yok olmasına neden olabilir.

Büyü yapıldığı zaman etkisi bazen bir ömür boyu sürer,bazen de zaman içinde yok olur; 1-3-7 yıl arasında değişiklik kazanır, ama yapılış maksadı ve ne için yapıldığı gibi etkilere bağlı olarak devam eder veya biter.



Büyü Çeşitleri:


Asur ve Babil uygarlıklarında ak büyü ve kara büyü'nün ayrımı net olarak yapılmıştı; MÖ. 1800 yılında Kral Hammurabi Kara Büyüyü yasaklamış, uymayanları ölümle cezalandırmıştı.

Ak Büyü

Ak Büyü olumlu, iyiliğe yönelik, şifacı bir büyü türü olarak adlandırılır. Ak Büyü ile Kara Büyü arasındaki farklılıklar sadece niyet, amaç ve formüllerle belirlenmemektedir; bu iki büyü türünde kullanılan malzemeler tamamiyle farklıdır; Ak Büyüde ateş, altın, ayçiçeği, civa, elma, elmas, fasulye, fildişi, gümüş, horoz, inci, incir, kurşun, kuşkonmaz, portakal, sarımsak, su, süt, sirke, tavuk, tuz, yumurta, zeytinyağı kullanıldığı gibi, Kara Büyüde ceset parçaları, idrar, kan, karga, kedi (kara), kurbağa, kurt kanı, timsah dişleri, toprak (mezarlıktan), tüy (kara tüy) yarasa (gözleri ve kanı) kullanılmaktadır.

Kara Büyü

Amacı zarar vermek olan Kara Büyü, Ak Büyünün zıttıdır; sonuçları ölüme ve cinayete varabilir. Kara Büyücü, Allah'tan nefret eder, doğanın kurallarına karşı gelir, kendisini yüceltmek, güçlerini arttırmak için her şeyi yapar. Kara Büyü şeytanla ve ölü ruhlarla (nekromansi) bağlantılıdır. Hz. Musa'dan başlamak üzere bütün dinler bunu bir sapkınlık sayıp yasaklamışsa da, antik çağlardan beri ölülerin ruhlarını çağırıp bu sayede geleceği öğrenmeye çalışmak; “ölü falı” bakmak oldukça yaygın bir yöntemdir. Özellikle Orta Çağ büyücülüğü bununla sık sık beslenmiştir. Orta Çağ Tanrı bilimcilerinden Rabano Mauro şöyle der: “Ölü falına bakanlar, kötü duaları ile ölüleri diriltenler, geleceği öngörüp sorulara cevap vermelerini temin eden kişilerdir. Ölüleri çağırabilmek için ceset kanı gerekiyor, çünkü bu işlemlere yardımcı olan cinler kandan hoşlanırlar.”

Kırmızı Büyü

Kırmızı Büyü olumsuz amaç ve niyetleri, uygulamaları ile Kara Büyünün bir çeşidi yandaşıdır. En gerçek ve en tehlikeli büyüdür. Şeytan'ın ve kötü ruhların büyüsüdür. Kırmızı Büyü ayinlerinde kaz kullanır, kurban kesilir.

Haiti'de yaygın olan, Haitili yerliler ve melezler tarafından uygulanan Voodoo büyüsü en bilindik kırmızı büyüdür. Kökenleri, Afrika totemlerine varan inançlarla beslenir. Vudu Büyücülüğünde düzenlenen ayinlerde dansların, müziğini kendinden geçmelerin, kurban edilen hayvanların (kaz, horoz, kara keçi) nedeni ve amacı adları Loas olan bazı ilkel güçleri (ölü ruhları) harekete geçirmektir. Trans haline geçen vudu rahibeleri, birer medyum gibi hareket ederek bu güçlere teslim olurlar. Vudu'ya benzer bir uygulamaya Brezilya yerlilerinin Macumba (Makumba) törenlerinde rastlanır.

Macumba, temelde cinsel büyücülüğe bağlı, erotizm içerikli bir ayindir. Vudu ayinleri daha çok mezarlıklarda yapılırkenyer, Macumba ayinleri mekan olarak açık alanlar ya da ormanlar tercih edilir. Vudu'nun çok konuşulan ama kanıtlanmayan tarafı ise, Zombiler yani yaşayan ölülerdir (Zombi sözcüğü, mezardan çıkma anlamına gelir). Kara Büyüde, hipnoz ve telkin yolu ile diriltildiği söylenen bu hareket halindeki ruhsuz cesetleri yönlendirmek, Kara Büyücü'nün işidir.

Eski Topluluklarda Büyü:

Büyü, muhtelif kavimlerde mevcuttu. Keldânîler'de, Keldânî büyüsü, her yere dağılmış olan perilerin tabiat hadiselerini vücuda getirdikleri itikadına dayanıyordu. Bazı yaratıklar şeytanî bir kuvvetle mücehhez idiler. Bununla beraber, bu kuvvet erkekten ziyade kadında bulunuyordu. Cadılar ve şeytanlar insanların bedenine girmek gücüne sahip idiler.

Mısır'da: Musa (a.s.)'dan evvel Mısırlılar, kanunen caiz olan bir büyü kabul ediyorlardı. Ancak kanunen yasak olan büyünün her türlü icra usullerini daha az bilmez değillerdi. Sihirbazların hayata ve ölüme tasarruf ettiklerine, iyi veya kötü cinleri yardım için çağırma gücüne sahip olduklarına ve tabiat kuvvetlerini diledikleri gibi kullanabileceklerine inanıyorlardı.

Uzak Şark'ta: Çinliler büyünün her türlüsüne karşı derin bir alâka besliyorlardı. Konfüçyüs'ten önceki dönemlerde Wu denilen bir tür cadı, devletin sosyal yapısında resmi bir mevki sahibi idi. Büyü usulleri arasında geleceği bilerek geleceğe ait hususları söylemeye, cinleri uzaklaştırmaya alışıyorlardı.

Yunan-Roma'da: Görünmez kuvvetleri beşerin iradesine mahkûm kılmak sanatı, Yunan-Roma medeniyetinde Şark'ta olduğundan daha az rağbet bulmuş değildi. Yunan sihirbazları daha çok kendilerine hizmet edebilecekleri ümidiyle yabancı ilâhlara müracaat ediyorlardı. Tesalya kıtası gizli sanatlara mensup en meşhur adamları yetiştirmekle meşhurdu. Büyü, imparator Ogüstüs zamanında, büyük bir ehemmiyet kazanmıştı.

Yahudilik'te: Sihre itikat pek revaçta idi. Perileri davet etmek, şeytanları insanın iradesine mahkûm kılmak, her türlü harikalar, hulâsa medeniyette şöhret bulmuş itikatların bütünü Yahudilik'te mevcuttu. Yahudiler büyü formüllerinde, eski zamanlardaki geleneklerden yahut yabancı dinlerden gelen cin ve peri isimlerini almışlardır.

İslâm toplumlarında: Müslümanlardan bazıları büyüde Yahudilerden, Suriyeliler'den, İranlılar'dan, Keldânîler'den ve Yunanlılar'dan ders almışlardır. Tütsü, tılsım, muska, cadılık, fala bakmak vs. hep oralardan gelmiştir. Müslümanlar cinlere inandıkları için bu inanç sihre inanmaya da yolaçabiliyordu. Rasûlullah (s.a.s.) "isabet-i ayn"a, yılan sokması ve genellikle hastalıklara karşı rukyayı yani duayı caiz görmüştür. Fakat büyü ile Hz. Peygamber'in (s.a.s.) duası arasında hiçbir ilişki yoktur. Bir takım fal kitapları vardır ki kelime ve harflerin suretiyle geleceği bilmeye çalışırlar.

Batı dünyasında: Bütün milletlerin arşivleri tetkik olununca, büyüye müteallik bu türlü inançlara rastlanır. Keltler, Tötonlar, İskandinavlar, Finler, Doğu milletleriyle bu konuda bir çok esaslı benzerlikler göstermektedirler. Bugün akıl ve mantığın ilerlemesiyle büyünün ortadan kalktığına inanmak pek cesur bir davranıştır.

Çağdaş Dünyada Büyü:

19. yüzyılda sanayi devrimi, bilgiye daha kolay şekilde erişebnilmesi, maddeciliğin ön plana çıkması büyücülüğü batıl inançların rafına iyice yerleştiriyor. Metafizik bir gündem varsa -ki vardır- o gündem, daha aydın, daha kültürel ve felsefi yaklaşımlarla daha çok içeriklikte, Estoizm'de odaklanıyor. İki Dünya savaşı geçiren 20.yüzyıl, oldukça şaşırtıcı -ama anlaşabilen- bir şekilde büyücülüğü yeniden gündeme getiriyor. Tahminlere göre bugün İngiltere'de beş ile on bin faal (ve yasal) büyücü vardır. ABD'de bu sayı en azından ikiye katlanıyor.

Her ne kadar Batı, büyücülüğü 16. ve 15. yüzyıllarda arıyorsa da gerçek ve yakın kökenlerini, Prof. Margaret Murray'ın The Witch Cult in Western Europe adlı kitabında ve İngiliz Gerald Gardner'in çalışmalarında bulabilirz.

Murray'ın kuramları bugün bir hayli tartışılıyor, Gardner ise halen çağdaş büyücülüğün bir dönüm noktası sayılıyor. Her iki çizgide ise ağırlık kazanan Ak büyü ve cadıcılığın, eskilerden kalma, bir çeşit karşıt inanç, alternatif inanç ve öncü feminist hareketi olduğu düşüncesidir.

Ruhçuluk, antropoloji ve folklor ile ilgilenen emekli gümrük memuru Gardner, 70 yaşında iken yayınladığı Withcraft Today, 1954 kitabında hem Murray'ın tezine bağlanıyor hem de büyücülüğün halen mevcut olduğunu, kendinin de bir örgütün üyesi olduğunu açıklıyor. 50'li yıllarda Gardner'in yazdıkları bir çeşit zincirleme tepki yaratıyorlar, konu ile ilgilenenler git gide artıyorlar. Ak büyüye yönelik örgütler ve bireysel çalışmalar artıyor, ayinler sürekli düzenleniyor ve "Eski Din" 20.yüzyıla yerleşiyor.

20.yüzyılın teşkilatlandırılmış büyücülüğü Ak Büyüye odaklanıyorsa da, tercihen, kara ve kızıl tonlamalar hiç eksik değildir. Özellikle 70'li ve 80'li yıllarda Avrupa'nın birçok büyük kentinde, Londra'da, Paris'te, Milano'da mezarlıklar basılıyor, mezarlar açılıyor, tabutlar kırılıyor, cesetler, kemikler ortaya dökülüyor. İbadete kapalı, eski, kısmen yıkık kiliselerde siyah mumların ışığında ayinler düzenleniyor, kara kediler, kara horozlar kesiliyor, kanlar akıtılıyor.

Dünya'da büyücü örgütlerinin sayısı kabarıyor, dergilerde, gazetelerde büyücüler, falcılar, medyumlar sahife dolusu ilanlar veriyorlar ve televizyon ekranlarında "resmi" cadılar program yapıyorlar, kitaplarını tanıtıyorlar. Ak, kara veya kırmızı her türlü büyücülük gündemde yerini koruyor, medyatik oluyor, şu veya bu şekilleri ile pagan gelenekleri çağdaşlaşıyor. En çok göze batan, dikkati çeken bugünün cadılarıdır: genç, güzel, alımlı ve çoğunlukta çıplak.

Ne yazık ki, toplumların birçok katmanlarında insanın en eski devirlerinden kalma bir alışkanlık, dinlerin yasaklarına ve bilimin uyarılarına rağmen, Çağdaş Dünya da sürmektedir.

Kaynak : Doğu ve Batı Kaynaklarına Göre Büyü, Giovanni Scognamillo & Arif Arslan, Karizma Yayınları, 2000


Grimoire:

Grimoire, en kısa anlatımıyla büyü kitaplarına verilen genel bir addır. İçinde sigiller, iyi-kötü ve natürel ruh daveti, ölü diriltimi gibi kitabın içeriğine göre değişen okült konular vardır. Günümüze kalan ünlü grimoirelerden ünlü olanları, çok kısa bir şekilde açıklamak istiyorum.

Abra Melin

Abra Melin isimli Almanya'da yaşayan dönemin ünlü majisyeni tarafından kaleme alınmıştır ve kendisinin aslen Mısırlı olduğu sanılmaktadır. Kitabın içeriği dört iblis prensi olan Lucifer , Leviathan, Satan ve Belial ve sekiz alt prense (Astaroth, Magot, Asmodeus, Beelzebub, Orien, Paimon, Ariton, Amaimon) ve onların bir çok yardımcılarının davetini içerir. Ancak bu ruhları çağırmadan önce kesinlikle iyi ruh daveti yapılması gerektiğini söyler.

Ayrıca çok çok önemli bir noktadır ki, Golden Dawn üyelerinden Aleister Crowley, Loch Ness yakınlarında sırf bu kitabı incelemek ve içindekileri uygulamak amacıyla tapınak yaptırmıştır.

The Greater Key Of Solomon

Kral Süleyman'a atfedilir ve iyi kötü ruhların efsunlarının yanı sıra, hazine bulma, ruh daveti için gerekli çemberlerin oluşumu gibi alt konulara eğilir.

The Grimoirum Verum

Kötü ruhların davetini içerir.

The Grimoirium Of Honorius

Ölü diriltimi ve kötü ruh denetimi gibi konulara eğilir. Ancak pek rağbet görmez; çünkü ünlü okültistler, bu kitabı Katolik ayinlerinin çarpıtılmış şekli olarak görürler.

Arbatel of Magic

Doğayı yöneten ruhları ele geçirmeyi anlatan bir grimoiredir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder